“Başkentin ıssız sokaklarında elimde bir bıçak ile ilerken aklımda sadece hayatta kalmak var. Rivet City’e giden yol uzun ama bir kez oraya vardım mıydı tamam bu iş. Babamı bulup ve onunla birlikte Capital Wasteland’de hayatta kalacağım. Megaton Katliamından sonra Rivet City de yeni bir başlangıç işime yarayacak doğrusu. Şerif için üzülüyorum, iyi adamdı….”
Rivet City’e giderken, mutantlarla yaptığım savaştan yeni çıkmıştım ve düşüncelerim yukarıdakinin hemen hemen aynısıydı. Fallout öyle bir oyun ki insanı içine çekiyor. Sadece bir oyun değil gerçek hayat simülasyonu bile diyebiliriz sanırım. Yapacağınız bir hareket, atacağınız bir kurşun, bütün oyunun kurgusunu değiştirebilir ve sizi bambaşka yerlere çekebilir. Efsaneye göre oyun 64 farklı şekilde bitebiliyor. Neyse biraz fazla heyecanlandım sanırım biraz, temel bilgilerden başlıyayım. Öncelikle biliyorum ki bu yazıları geç yazıyorum, çünkü oyun çıkalı bir hayli oldu. Ama ben geçtiğimiz günlerde bitirdim. Çünkü oyun 60 saat ve ben oyun oynarken her karanlık köşeyi inceleyen bir manyağım. Ve oyunu yapan Bethesta ekibi de her karanlık köşeye incelenecek bir şey koyan mükemmel oyun yapımcıları. Durum böyle olunca normalde 60 saat olan oyun, benim için 80 saate çıkıyor. Ve böyle mükemmel bir oyunu bir çırpıda bitirip rafa kaldırmak istemediğimden, yavaş yavaş, sindire sindire oynadım ve sonunda bitti.
Oyuna bir yaşında bir bebek olarak başlıyor, karakteristik özelliklerimizi seçiyor ve etrafta emekliyoruz, derken ekran beyazlaşıyor ve on yedi sene ileriye gidiyoruz. Şimdi buradan devam etmeden önce birkaç birşey anlatmam gerek sizlere. Oyunda yarattığımız karakter Vault 101′de yaşıyor. Çünkü 2027 yılında bütün ülkeler birbirlerine nükleer füzeler yollamış ve bütün dünyayı kurak bir “Wasteland” haline getirmişti. Vault’lar ise Vault-Tec tarafından yerin altına çeşitli nedenlerle yapılmış mahzen ve sığınma yerleri. Bazılarında insanlar yaşıyor, bazılarındaysa sadece deneyler yapılıyor. Hatta bir Vault var ki içerisinde 100 kadın ve 1 erkek var. Güzel bir deney değil mi? İyi adamlar şu Vault-Tec…
Neyse oyunun geçmişini bırakıp konuya dönersek; Babamız olacak adam, bilinmeyen bir nedenden dolayı Vault 101′den kaçıp gidiyor. Vault’un kapısı açtığı içinde içeriye çeşitli, mutasyona uğramış böcekler giriyor. O anda bunları öldürmek belki zor gelebilir ama oyunun sonunda bunlara kurşun bile harcamak istemeyeceksiniz çünkü öyle durumlar olacak ki, attığınız her kurşunun arkasından ağıt yakacak duruma geleceksiniz ve mecburen yakın dövüş silahlarınızdan birini kullanacaksınız. Ama bu olmayabilir de, çünkü oyunda V.A.T.S. denen bir şey var. VATS’a bastığımızda düşmanın neresine vurabileceğimizi seçebiliyoruz. Auto-Target gibi birşey. Ama her zaman vurmuyor. Belirli bir yüzdeye göre. Bazen tam isabet olurken, bazen karavana atıyor. Ama genede kurşun tasarrufu yapmak için iyi bir yol.
Vault 101′den çıktığımızda karşılacağınız görüntüye hayran kalacağınıza eminim. Grafikleri zaten güzel oyunda “Wasteland” o kadar güzel işlenmiş ki, bir süre sonra yüzünüze çarpan kum tanelerini hisseder gibi oluyorsunuz. Gözünüze giren güneş ışığıda cabası. Kısacası mükemmel mekanlar ve açık ortamlar var. Kesinlikle oynanılıp görülmesi gereken bir oyun. Eğer oyunlara meraklıysanız kaçırmayın derim.
Comments[ 0 ]
Yorum Gönder